Merhabalar arkadaşlar,
Bu seferki yazımız bilgisayar ile ilgili değil, daha Önemli bir şey ile ilgili, küresel ısınma gerçeği ile ilgili. Aranızdan bazıları çıkabilir, “yok yahu Öyle birşey, bizlerin küresel ısınmaya hiçbir katkısı olmuyor.. hatta küresel ısınma diye birşey yok” derse…. yakınımda demesin, uzakta desin.. bu sÖzleri sarfeden insana yaklaşana kadar sinirim geçebilir, kendime gelebilirim.
Arkadaşlar durumu kabul edelim. Küresel ısınma var ve eğer Önlem almazsak çok kÖtü sonuçları beraberinde getirecek. Bunlardan bazıları sonuçunda Dünya nüfüsunun %40’ı direkt olarak etkilecek. Biraz daha gerçekçi bir Örnek vermek gerekir ise Türkiye’de yaşayan 70 milyon insanın %40’ının (aşağı yukarı 28 milyon ediyor.) bu durumdan direkt ve şiddetli bir biçimde etkilenebilir, etkilenecektir.
En son üç güzide bakanımızın yaptığı açıklamada dünyayı bu hale getiren zihniyetin (Ben bu zihniyete Bush zihniyeti diyorum. Çok sevdiğim müzisyenlerden biri olan Moby’nin değimi ile ‘Aptal’ zihniyeti.) Türkiye’de de etkili olduğunun gÖstermektedir. Bu açıklama nedeni ile bizi yÖneten insanlardan, Özellikle çevre bakanının karadenizli olmasından (ki ben de karadenizliyim..) çok büyük bir utanç duydum. Tüm Türkiye’nin doğayı sevdiğini ve doğaya zarar vermek istemediğini biliyorum ama karadenizlilerin daha hassas olduklarını düşünürdüm, yanılmışım, hepsi değilmiş. Bu ülkenin insanları uzun süre boyunca topraktan kazançlarını elde ettiler. Toprağa baktıkları zaman topraktan verim alacaklarını bilirler. Ama bu üç bakanımız bunları unutmuş gibi.
İyi haber ile başlayalım Türkiye karbondioksit salınımı konusunda Dünya’daki toplam salınımın %1’ini bile yapmıyor. Hemen gevşemeye başlamayın, kÖtü habere gelince Türkiye’de yapılan karbondioksit salınımı geçen yıla gÖre %70 artmış.
Öncelikle şunu gÖrmemiz gerekir. Türkiye’deki bu artış gelecek yıllarda devam etmez diyecek kişinin anlını karışlayacak birçok çıkacaktır, bu nedenle bÖyle bir durumu aklınızdan bile geçirmeyin. Özellikle enerji kaynaklarının Özelleştirilmesinden sonra fosil yakıtlara olan ihtiyaç oldukça artmış ve son bir (evet sadece bir yıl) içerisinde Türkiye’de daha Önceden varlığı bile tartışılan bir sektÖr ortaya çıkmıştır. Bu sektÖrün büyüklüğü tahmini bir değerle (karbondioksit salınımına paralel olarak) %70 artmıştır. İçerisinde bulunduğumuz 2007 senesinde %70 artması ki bu bir hayal değil, Türkiye’nin Dünya’yı kirleten ülkeler arasına girmesi demek ve biz bunu istemiyoruz.
İşin Özü, Dünya üzerinde 200’den fazla ülke mevcut, tam sayıyı bende bilmiyorum. Dünya üzerinde yer alan tüm ülkeler bizim kadar karbondioksit salınımı yapar ise, Dünya’nın sonu zaten gelmişti. Bunu hiç aklımızdan çıkarmayalım; Her ne durumda olursa olsun şu anki karbondioksit salınımı bile Türkiye için çoktur. Bunun artmaması için çalışmalı, diğer Dünya ülkelerine Örnek olmalıyız.
Sonuç olarak; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, kendisine yakışanı yapmalı, doğal enerji kaynaklarını teşvik etmeli, fosil yakıtları kullanmayı bırakmalıyız. Türkiye içerisinde petrolün kısıtlı miktarda bulunması nedeni ile ortaya çıkan dışa bağımlılığı azaltabilir ve doğaya olan borçumuzu rahatlıkla Ödeyebiliriz.
Eğer bunları yapmaksak;”Eğer bir kişi, bir konuyu anlamamak için para alıyorsa o kişiye gerçeği gÖstermek çok zordur.” sÖzünü sÖylemek gerekiyor. Bush’un petrol firmalarından para yediğini tüm dünya biliyor (Salak A.B.D’liler hariç, salak olmayan biliyor :) ). Ama bunu yapmazlarsa, demek ki bizimkiler de para yiyor.
– Umarım şereflerini yüksek miktarlara satarlar.
– Umarım çocuklarının geleceklerini yüksek miktarlara satarlar.
– Umarım bu satışın sonunda paralarını harçıyacak bir dünya bulabilirler.
(Üstteki paragraf ile ilgili olarak; bu yazının yazıldığı tarihten 2,5 ay sonra NTV-MS-NBC‘de yayınlanan ‘Küresel ısınma ÖngÖrülerine sansür‘ haberi ile Örtüşmektedir.)
Kolay gelsin…
*Not: http://www.iklimkrizi.net/ veya http://www.climatecrisis.net adreslerinden gerekli bilgileri alabilir ve bireysel olarak yapabileceklerinizi Öğrenebilirsiniz. Ve elbetteki bununla beraber… “uygunsuz gerçek” filmini izyelebilirsiniz. Daha doğrusu lütfen izleyin.
Bir süre önce sadece fosil yakıtlar değil aynı zamanda nükleer santral konusuda gündeme geldiğinde, doğal kaynakların kullanımı gündem teşkil etti ve nükleer enerji yerine doğal kaynakların kullanılması açısından yaklaşık 5-10 dakika kadar haberlerde bilgi verildi (tabiki az bir süre).
Yazıda doÄŸal kaynakları okuyunca benim aklıma ilk rüzgar panelleri geldi (bir yabancı filmde annenannemle birlikte izlerken bana “yavrum o dönenler ne” diye sorduÄŸunda merak edip araÅŸtırmıştım ilk defa :) ), yanılmıyorsam Çanakkale’ de bu panellerin yerleÅŸtirlebileceÄŸi ve optimal verim alınabileceÄŸi bir arazi bile varmış.
Şahsen artılar ve eksiler bu kadar net ortada iken bu tercihin eksiden yana yapılması bana mantıklı gelmiyor mantıklı gelmediği yerde aklıma çıkar ilişkileri gibi insana yakışmayan şeyler geliyor ancak düşünmek dahi istemiyorum.
Meseleyi ise sadece ülkemiz açısından değil ya da ülkemizin dünyaya olan etkisi açısından değilde madem küresel ısınmadan bahsediyoruz o zaman küresel açıdan düşünmek, bu konuda milli bir tavır yerine global bir tavır almak gerikir diyorum ama bunu derken içimde bir damla dahi umut yok, bizi yönetenlerin global bir tavır alacağına dair..
Yorumların ve araştırmalarını bizlerle paylaştığın için teşekkür ederim.
Olaya küresel tavır konusunda kesinlikle haklısın ‘prit’, fakat bizim de içeride yapmamız gereken ÅŸeyler var. Dünya genelinde hali hazırda yüksek miktarda karbondioksit salınımı yapan ülkelerin bu deÄŸerlerini düşürmesi bir zorunluluktur. Nasıl bu bir zorunluluk ise bizler gibi CO2 salınımı konusunda %70’lik büyüme hızına sahip olan ülkeler de karbondioksit salınımına olanak veren iÅŸ sektörlerinin daha geliÅŸmeden durdurmarılması bir zorunluluk olmalıdır.
Yani, büyük bir kirliliÄŸe neden olmadan, henüz daha Türkiye’de bu iÅŸ sektörünün tam olarak geliÅŸimine izin vermeden bu iÅŸi bitirmeliyiz. Ne kadar çok beklersek o kadar zor ve sancılı olacaktır görüşündeyim.
Çok klasik olacak ancak bir Türkiye gerçeÄŸi olduÄŸu için söylemeden geçmek istemiyorum, küresel ısınma için yapılan bazı toplantılarda protestocuları haberlerde görüyoruz, polisle karşı karşıya geliyorlar, bu haberin ertesinde bazı grup insanların Türkiye’ de polisle çatıştığını yine aynı haber bülteninde görüyoruz.
Daha sonra halkın bu polisle karşı karşıya gelen insanlar arasında hangisinin iyi mi hangisinin kötü olduğunu seçmelerini ve ona göre tavır almalarını bekliyoruz.
Daha sonra halkın çoğu, ikisinide kötü olarak nitelendiriyor ve küresel ısınma konusuna bir daha dönüp bakmak dahi istemiyor. Evet düz bir mantık ancak halkımızın kendisine yararı olmadığını düşündüğü konularda fazla kafa yormadığıda bir gerçek.
Yani bizim kitlesel etkileşim&iletişim araclarımız işte bu kadar bilinçli. Küresel ısınmanın vb.. dünya sorunlarının ülkemiz gibi duygusal yönleri güçlü bir millette eğer doğru aksettilirilrse alacağı tepkiyi düşünmek dahi istemiyorum.
Bizim sürekli ve daimi sorunumuz, insanlara haber veriyor ancak ondan sonra insanları harekete geçirecek bir rota vermiyor, herkesin kendi haritasını kendisinin çizmesini bekliyoruz. Bu böyle olunca harita çizmeyenlerden, yanlış harita çizenlere kadar pekçok istenmeyen ve hedefe ulaşmayan sonuçla karşılaşıyoruz.
Nasıl Galatasarayın halen bir 10 numara ihtiyacı varsa, Türkeye’ ninde bence bu gibi konularda bir 10 numaraya ihtiyacı var. Umutla bekiyorum daha güzel bir toplum ve Türkiye için…
Çok güzel bir yazı :), bu tür yapıcı gösteriler ve yayınlar malesef tek taraflı yayın kuruluşları tarafından bilerek ve istenerek kötü gösterilmeye çalışılıyor. Aslında iş dönüp dolaşıp basın özgürlüğüne geliyor.
Küçük bir bilgi vermek isterim;
II. Dünya savaşında, Fransa’da yayınlanan 5 gazete varmış. Ve bu gazeteler birbirleri ile devamlı kavga ederlermiÅŸ. Fakat hiç birisi almanlara karşı direniÅŸ hakkında konuÅŸmaz ve gündeme devamlı daha farklı konuları taşırlarmış. Bu gazetelerin hepsi aynı kiÅŸiye, bir almana, ait olduÄŸu savaşın bitiminden sonra anlaşılmış.
Türkiye’nin de içinde bulunduÄŸu durum malesef bu duruma çok benzemektedir. Åžu an basın organı olarak onlarca gazete veya dergi gözükmesine karşın, gerçek anlamda birbirlerinden farklı olan ve ülke çapında dağıtım ağına sahip bir veya iki adet basın organı bulabiliriz.
Bu basın-yayın organlarının sahipleri finansal işlerle çok yakından ilgilendikleri için hiç birisinin tarafsız yayıncılık ilkesine uymadığını veya en azından arada sırada bu ilkeden uzaklaştıklarını söylemek, gerçekleri söylemektir.
Günümüzde, iÅŸverenlerin reklam yapmak için haber muhabirleri ile anlaÅŸmaya vararak ana haber bültenlerinde gizli reklamların yayınlandığı bir dönemde, 10 numara ihtiyacı daha da artmıştır. Türkiye için…
bizimle paylaÅŸtığınız bu konu için gerçekten çok teÅŸekkür ediyorum. küresel ısınma gerçektende çok ciddi ve “acı ama gerçek” bir durum ve ne acıdır ki bunun sebebide büyük ölçüde bizleriz. son günlerde uygunsuz gerçek filmiyle gündeme gelmesiyle birlikte konu benimde çok ilgimi çekti. dünyaya bu kötülüğü yapan biz insanların bir ÅŸekilde önlem alması gerek (ki bu da hala “küresel ısınma yoktur” diyen insanlar varken oldukça zor.) tüm bunlardan daha inanılmaz olanıda bir çok kiÅŸinin bu güne kadar küresel ısınmanın varlığından bile haberdar olmasıdır. örneÄŸÄŸin ben. böyle bir ÅŸeyden nasıl olurda bu yıla kadar hiç haberim almaz ÅŸaşıyorum. ve iÅŸin doÄŸrusu bu anlamda Türk basınına kızıyorum. böyle ciddi bir konuyu gündeme taşımak yerine hala ‘kim kiminle nerede kameramıza takıldı’ ÅŸeklinde haberlerle insanları oyalıyorlar. bu yazıya fazlasıyla katılıyorum özellillede ÅŸu kısmına :” EÄŸer bunları yapmaksak;â€EÄŸer bir kiÅŸi, bir konuyu anlamamak için para alıyorsa o kiÅŸiye gerçeÄŸi göstermek çok zordur.†sözünü söylemek gerekiyor. Bush’un petrol firmalarından para yediÄŸini tüm dünya biliyor (Salak A.B.D’liler hariç, salak olmayan biliyor :) ). Ama bunu yapmazlarsa, demek ki bizimkiler de para yiyor.
– Umarım ÅŸereflerini yüksek miktarlara satarlar.
– Umarım çocuklarının geleceklerini yüksek miktarlara satarlar.
– Umarım bu satışın sonunda paralarını harçıyacak bir dünya bulabilirler.”
bilinçlenmeli ve dünyamıza zarar vermeyi kesmeliyiz çünkü bundan sonra gidebileceÄŸimiz baÅŸka bir dünya YOK!!! en azınndan “küresel ısınma yoktur” demeyelim yani el insaf… kışın ortasındayız en azından burada (karadenizliyim bende) kapıda kar olması gerekirken ÅŸu güneÅŸe bakarak hala “yok böyle bir ÅŸey” denilmesine insan nasıl bir anlam verebilirki!
küresel ısınma olmasın insanlar aç kalacaklar
çölleşme başlayacak
yoksulluk olacak.
Yorumlarınız için teşekkür ederim merwe ve nazlı.
Kişisel anlamda küresel ısınma konusunda alacağımız tedbirlere ek olarak bir takım çevreci hareketlere de katılmak gerektiğini düşünüyorum. Herhangi bir karışıklığa mahal vermeden açıklayayım, çerveci örgütlerin herhangi bir siyasi parti ile veya ideoloji ile uzaktan yakından alakası yoktur. Yaşadığı dünyayı seven herkes bu kuruluşlara üye olabilir, üye olmasa bile desteklediğini dile getirebilir. Örneğin Çekül veya Greenpeace gibi kuruluşlara üye olabilirsiniz.
Bununla beraber siyasi partilere baskı yapabilirsiniz, (amacım siyaset yapmak değil) her seçim öncesi siyasi partilerin liderleri veya yönetimlerinde yer alan insanlar halkın sesini dinlemek adına halkın karşına çıkarlar. İşte bu esnada bizler (bilinçli insanlar) küresel ısınma konusunda sorularımızı iletelim veya ilgilendiğimizi bir şekilde belli edelim. Şu anda ki gibi reddettiklerinde kendilerine oy alamayacaklarını bilsinler. Söylemlerini ve icraatlarını uygulamaya geçirirken küresel ısınmayı da dikkate alsınlar.
çokkkkkkk çokkk iğrenç
ben 2 yıllık çevre mühendisiyım.bahsettiginiz konuyla ilgili olarak ÅŸunu dile getirmek istiyorum.bahsettigimiz mevzu yani kuresel ısınma sera gazları gibi konular uzmanlık alanıma girmektedir.fakat ülkemizde sizinde taktir edeceginiz gibi çeve mühendisligine ve çevreye gereken önem verilmiyor(malumunuz 2 yıldır iÅŸsiizim:)) bu nedenle oncelikle kuresel ısınmadan önce halka çevre bilinci kazandırılmalıdır.çünkü yasadıgı çevreye saygı duymayan çevre anlamında çok yobaz bir toplumuz malesef.bu iÅŸi kültürel olarak hallettigimiz zaman inanın insanları küreyi ısıtmak gibi bir sorunları olmayacaktırr…..saygılarımla
Yorum için teşekkür ederim oguzhan.
Günümüzde, malesef, gelişmiş ülkelerde fabrikaların vazgeçilmez elemanları olarak çalışan çevre mühendisleri, ülkemizde fabrikalar hariçinde pek çok yerde çalışır durumdalar. üzücü çok üzücü..
bu sacmalıklar ne boyle.boyle yazı olur mu?biraz daha calışın
(site sahibi: Emriniz olur efenim :) )
yok yorunm felann
offffffffffffffffffffff bunların hepsini bilioz ne biçim site yahu bu
kolay gelsın orum falan yapamam